Your browser (Internet Explorer 6) is out of date. It has known security flaws and may not display all features of this and other websites. Learn how to update your browser.
X
''Akıllı tahta yerine, akıllı öğretmen olmalı'' 0 Beğendim Spam Favorilerime Ekle Değerlendir

''Akıllı tahta yerine, akıllı öğretmen olmalı''

sınıf yönetimi

Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Ziya Selçuk'un''Doğru Sınıf Yönetimi''konferansından notlar...

             ''Teknolojik olmayan sorunlarımızı teknoloji ile halledemeyiz. Türk eğitim sisteminin sorunu teknoloji değil. Bizim teknolojiden önce öğretmene yatırım yapmamız lazım. Öğretmene ne kadar çok yatırım yaparsak, sıfır teknoloji bile olsa öğretmen kendi yaratıcılığı ile o teknolojiyi üretir. Portekiz, Şili gibi birçok ülke akıllı tahtalı ve benzeri çalışmaları deneyimledi. Ancak öğretmenlerin buna yeterice hazır olmaması ve isteksiz olmasından kaynaklanan sorunlar oluştu. İngiltere’de öğrenciler öğretmenlerden akıllı tahtayı kullanmayı daha iyi biliyor. Öğretmenle de bu nedenle yeniliklere sıcak bakmıyor. Teknoloji sınıf yönetimine girdiğinde, bunu nasıl kullanacağınız önemli. Akıllı tahtadan ziyade akıllı öğretmen öne çıkmalı.''

 

* Eskiden okulda öğrenilenlerin yüzde 75'i kullanılırken, şimdi yüzde 2'si kullanılıyor.

* Çocuklar sevdiği öğretmenin dersine daha çok önem veriyor.

* Okullar öğretmenlerin kariyer gelişimini desteklemeli.

* Dersin kalıcı öğrenilmesi için çocuğun 16 kere tekrar yapması gerekiyor.

* Sınıfta iyi iletişimle çocuklar kurallara uyma konusunda daha istekli oluyor.

* Öğretmenler sınıfta kendi koyduğu kuralı çiğnememeli.

* Öğrencilerin dersi iyi anlaması için konular küçük parçalar halinde anlatılmalı.

* Öğretmen iyiyse okul da iyidir.

* İyi öğretmen velinin beklemediği şeyleri yaparsa öne çıkar.

 

             ''İyi yönetilmeyen bir sınıfta çocuklar, olumsuz kalıcı davranışlar kazanabiliyor. Eğer bir sınıfta 3 ile 6 ay arasında sistematik olarak sürdürülen bir olumsuz davranış varsa, bunun kalıcı davranışa dönüşmesi yüksek ihtimal.''

            ''Okulda paylaşılan her şey çocuklar gerçek hayatta başarılı ve mutlu olsun diye yapılıyor. Eğer bir sınıf çok başarılı ama mutlu değilse benim için iyi bir sınıf değildir. Ya da bir sınıf çok mutluysa ama başarılı bir sınıf değilse o da iyi bir sınıf olarak tanımlanmamalı. Böyle baktığımızda öğretmenin konu odaklı yaklaşması dışarıdan başarılı gibi gözükebilir. Öğretmen mutlaka bazı konuların çok önemli olmadığını vurgulayarak çocuğa anlatmalı. Onun her türlü gelişimine katkı sağlayacak bir etkileşim ortamı yaratmalı. Çocukların öğrendikleri şeyin bir amaç değil, bir araç olduğunu fark etmesi lazım. Ama sınav sisteminin bu kadar baskın olduğu bir ülkede ne yazık ki bu yapılamıyor''

             ''Ölçemediğiniz bir şeyi değerlendiremezsiniz. Hiç sınav yapmadan da ölçme yapılabilir. Hiç not vermeden de ölçme yapabilirsiniz. Çocuğa hatasını gösterme odaklı bir sistemimiz var. Bunun işlemeyeceğini garanti ederim. Bu yönelim beyni kilitliyor. İnsanlar hatalı oldukları yerlerle ilgili değil, başarılı oldukları yerlerde çalışma yaptıklarında gelişiyor. Kuramsal çerçevemizi değiştirmeli. Stratejilerimizi buna göre ayarlamalı ve geliştirmeliyiz.''

          ''Öğrenme şekilleri değişiyor. Öğretmen de dilini buna göre ayarlamalı. Öğrenmenin yapısal nitelikleri, uyaranların yapısı, çocukları motive etme biçimi değişiyor. Çocuklar kendi ilgi alanlarına giren ipuçlarıdan yola çıkılarak bir şey öğrenmeyi seviyor. Bugün dünyanın ilk 100 üniversitesi arasında gösterilen üniversitelerin Facebook'ta kendi öğrencileri ile ödev, proje yaptıklarını görüyoruz. Çünkü üniversite öğrencileri facebookta ise biz de oraya gideriz diyorlar. Ama eski düzen devam edecek derseniz, onlar sizin dünyanıza dahil olmuyorlar''

         ''Çocuklar anlamsız derslerle, anlamsız içeriklerle, motivasyonu düşük stratejilerle okulda mecburi olarak bulunuyor. Böylece öğretimsel faaliyetlerden hoşlanmıyorlar. Okulların en güzel yanı arkadaşlıklar olarak kalıyor. Eğer okul öğrenmekten zevk alınan bir yer değilse çocuklar, haz almadıkları için problem çıkartıyor. Ödev yapmıyorlar, dersi bölüyorlar, çalışmıyorlar, dalga geçiyorlar. Bu çocukların zevk alabilecekleri atmosferler oluşturulursa aksine okula gelmeyi çok istediklerini görüyoruz. Bazı okullarda hasta olup da okula gelerek isteyen çok çocuk var. Demek ki bu çocuklar öğrenmekten zevk alıyor. Bu durum lise sona kadar devam ederse çocuklar için okulda bulunmak entelektüel bir zevk olarak kalıyor''

Görüntülenme Sayısı: hesaplanıyor...